30 Aralık 2011 Cuma

Karlar Arasında Abant Yolcuğu..


Abant'a 3 Km Kala Çekilmiş Bir Fotoğraf.



Hafta Sonu Müthiş Bir Gezideydim.Ruya Gibi Karlar Arasında Bir Yolculuk.

Göynük,Mudurnu,Sünnet Gölü Ve Abant.

Göynük'ün Muhteşem Yalnızlığı.Tepeden Baktığımda Kocaman Bir Sessizlik Hakimdi Göynük'e.Belkide Bizimde İhtiyacımız Olan Bir Yalnızlıktı Bu.Kendi İçlerinde Yaşayan,Sevimli Bir Kasaba Göynük.Tarihi Dokusu Bozulmamış,İçinden Akarsuların Geçtiği Bir Kasaba.Eski Evler,Eski İnsanlar ve Zafer Kulesi Ne Güzeldi.Selam Olsun Göynük'e.

Mudurnu Daha Köhne Ama Bir O Kadar Sessiz ve Güzel.Çok Söylenecek Birşey Yok Aslında.Geçimi Tavukçuluktan Oluşan Bir Kasaba Gibi.Sessiz Ve Sakin.

Sünnet Gölü,Bu Kadar Güzel Sessiz,Yalnız ve Kucaklayan bir Yer ki Anlatamam.Huzurun Adı Sanki.Karla Kaplı Neredeyse Donmuş Bir Göl.Tarif Edilemez Bir Eşsizlik.Tavşanları,Oteli,Yemekleri,Eğlenceleri Müthişti.

Ve Abant.Tarif Edilemez Bir Güzellik.Göller Bölgesinin En Büyük Göllerinden Biri.Göl Etrafında Dolaşmak,Kar Topu Oynamak,Arkadaşlarla Vakit Geçirmek.Huzur Bulmak Kısaca.Özlediğim Bir Güzellik.Şehrin Uzağında Yaşanan Bir Doğa Mucizesi.

Herşeyin Çok Güzel Olduğu Bir Hafta Sonuydu.Tekrar Ziyaret Edebildiğim İçin Mutluyum..

11 Aralık 2011 Pazar

Hayallerim Ve Yalanlar

Hayatımda hiç yaşamadığım ama arzuladığım küçük sevdalar var.

Belki hayal belki beklemek.ya olursa dediğim sevdalar,olmayacağını bile bile.belkide hakkımın olmadığı,yaşamamam gereken hayaller.
 
Peki hayal kurarmıyım ki ben ?

Geçmişe pencere açayım.

(eskiden çok kurardım,çok hayallerim olurdu.gitmek istediğim yerler,
arkadaşlarımla aynı apartmanda oturup mutlu mutlu aileler kurmalar,mutluluklar,eğlenceler,
hayatımın sonuna kadar baktığım penceremde ki bakış açımla yaşamayı seçen insanlar.)

Peki hayal kurarmıyım ki ben ?

Bu kadar hayal kurup gerçekleşmedikten sonra,yada gerçekleştiremedikten sonra,
hayal kurmam asla.ben ruya bile görmem sıklıkla.çünkü ruyalar mutlu insanların
huzurla yastığa başlarını koydukları anda görülür.

Ben peter pan olmayı tercih ederdim yaşadığım hayata göre.
ama pembe panjurlu evim olsun hiç istemedim.o hayal değil tamamen kurmaca,aldanmaca.

Peki ne istedim ben ?

4 Aralık 2011 Pazar

Kıyamet Günü Sorulacak Sorular

Ebu Berze Nadle İbni Ubeyd el-Eslemî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Hiçbir kul, kıyamet gününde, ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne gibi işler yaptığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, vücudunu nerede yıprattığından sorulmadıkça bulunduğu yerden kıpırdayamaz." [1]  


Açıklamalar
 

İnsanlar, kıyamet gününde, dünyada yaptıkları her işten hesaba çekilirler. Burada sayılan beş şey, hesap esnasında sorulacak olanların en önemlileridir. Yoksa, sadece bunlardan sorumlu tutulup başka şeylerden sorumlu olmayacakları düşünülemez. Fakat sayılanlar dışında kalan
şeyler, bunların detayları, şubeleri kabul edilebilir. İnsanın hayatı kendisine Allah'ın bir emanetidir; bu emanete hıyanet etmemesi gerekir. Bir insan, hayatım Allah'ın emirleri ve yasakları doğrultusunda geçirirse, emanete hıyanet etmemiş olur.

İslami anlayışa göre ilim, insana doğruyu ve yanlışı gösterir. Bilen kimse, öncelikle bilgisini hareketlerine hakim kılar ve ona göre davranışlar ortaya koyar. Böylece başkalarına örnek oluşunun yanında, insanları bilgilendirme sorumluluğunu da taşır. Herkes, kıyamet gününde,
Allah huzurunda, bildiği kadarıyla vazifesini yapıp yapmadığından, ilmini hayatına uygulayıp uygulamadığından hesaba çekilecektir.

İslam dini, insanın mal kazanması ve zengin olmasına engel olmaz. Tam aksine, çalışıp çabalamayı, elinin emeğiyle geçinmeyi ve başkasına muhtaç duruma düşmemeyi tavsiye eder. Bütün bu konularda koyduğu tek prensip, malı ve mülkü helal yollardan kazanmak, haram yollara sapmamak ve malın hakkını vermektir. Fakat sadece meşru yollardan kazanmakla iş bitmemekte, kazancın nereye ve nasıl sarfedildiğinin de bilinci içinde olunması gerekmektedir. Bunlar yerine getirildiği takdirde, kişinin Allah huzurunda hesap verebilmek için üzerine düşen asgarî şartlara uyduğu söylenebilir; istenilen de bundan ibarettir.

İnsana verilen nimetlerin en kıymetlilerinden biri de sağlık ve sıhhattir. Çok kere bir nimeti kaybetmeden onun kıymetini bilemeyiz. Hasta olmadan önce sağlığın kıymetini bilemeyişimiz de bunun önemli örneklerinden biridir. Vücut ve ruh sağlığına sahip olmak, her şeyden önce gelir. Bunları korumak için bütün tedbirleri almak, en başta gelen görevlerimiz arasındadır. Zira kıyamet gününde, vücudumuzu koruyup korumadığımızdan da hesaba çekileceğiz.

Hadisten Öğrendiklerimiz

1. Kıyamet gününde hesap haktır.

2. insan bu dünyada yaptığı her şeyden hesaba çekilecektir.

3. Hayat insan için bir nimet olup, bunun kıymetini bilmesi gerekir.

4. İnsan faydalı ilimler öğrenmeli ve ilmiyle amil olmalı, ibadet ve taatlerinde samimi davranmalıdır.

5. Mal ve mülk helal yoldan kazanılmalı ve meşru şekilde harcanmalıdır.

6. Haramlardan sakınmak suretiyle sağlık ve sıhhatimizi korumak görevimizdir.


--------------------------------------------------------------------------------

[1] Tirmizî, Kıyamet 1



Alıntıdır..

"Kişi Sevdiğiyle Beraberdir" Hadis-i Şerif

"Kişi Sevdiğiyle Beraberdir"

*“Peygamber Efendimiz (asm), ‘Kişi sevdiğiyle beraber haşrolacaktır’ hadisini nerede, kime ve ne maksatla söylemiştir? Bu hadisin kaynağı nedir? Bu hadisi açıklar mısınız?”

Kişinin dünyada sevdikleriyle beraber olduğu gibi, âhirette de sevdikleriyle beraber olması Allah’ın hususî bir lütfudur. Zaten beşer olarak biz de bunu istiyoruz. Çünkü ancak sevdiklerimizle birlikte olduğumuzda mutlu olabiliyoruz, yüzümüzden tebessümler taşıyor. Sevdiklerimizden uzak olduğumuzda ise içimizi bir düşüncedir, bir kederdir, bir garipliktir, bir mutsuzluktur, bir keyifsizliktir alıp gidiyor.

Beşer olarak sevdiklerimiz içinde yaşamak, sevdiklerimiz içinde gülmek, sevdiklerimiz içinde ağlamak, sevdiklerimiz içinde ölmek istemiyor muyuz? Acımızda, kıvancımızda, sevincimizde, düğünümüzde, derneğimizde hep sevdiklerimizi yanı başımızda görmek istemiyor muyuz? Öyle ki, başımız ağrıdığında sevdiklerimiz çare buluyor, dişimiz ağrıdığında sevdiklerimiz merhem oluyor, düştüğümüzde sevdiklerimiz elimizden tutuyor.

Hazret-i Âdem (as) yaratıldıktan hemen sonra, sevdiği bir eş olarak beraberinde Hazret-i Havva validemizin de yaratılmış olması ve ikisi arasında derhal sevgi, muhabbet ve ünsiyet var edilmiş olması ve ikisinin de gerçekten birbirini sevmesi insanoğlunun ne derece sevdikleriyle birlikte yaşama isteği ile dolu dolu yaratıldığını ve bu istekle yaşadığını gösterir. Cenâb-ı Hak da bu isteğe cevap olarak insanoğluna sevebileceği eşler, dostlar, ahbaplar ve arkadaşlar yaratmıştır.

Madem sevdiklerimizi bize Cenâb-ı Hak ihsan etmiştir. Öyleyse onları Allah için sevmeliyiz. Onları Allah için sevdiğimizde, Cenâb-ı Hak ebedî âhiret hayatında da inşaallah onları bize, bizi onlara ihsan eder. Nitekim Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: “Ruhlar, sınıf sınıf toplanmış cemaatlerdir. Birbiri ile dünyada tanışmış ve birbirlerini sevmiş olan salih ruhlar, orada bir araya gelirler ve birbirlerini yine severler. Dünyada birbiri ile zıtlaşan, birbirini inkâr eden, birbirine muhalif giden ve birbirini sevmeyenler ise, orada yine birbirlerine muhalif giderler, birbirlerini sevmezler ve birbirinin sınıfında da olmazlar.”1

Hiç şüphesiz sevgilerin başında Allah sevgisi gelir. Gerçek dostumuz Allah’tır. Gerçek sevdiğimiz Allah’tır. Nitekim sevebileceğimiz dostlar yaratmak sûretiyle, dost aynasında bize asıl kendi sevgisini gösteren Allah’tan başkası değildir. Sonra Resûlullah (asm) sevgisi gelir. Sonra Allah için olmak şartıyla diğer insanların ve varlıkların sevgisi gelir.

Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Şüphesiz Allah bir kulu sevdiği zaman Cebrail’i (as) çağırır ve: ‘Ben falan kimseyi seviyorum. Sen de onu sev!’ diye emreder. Cibril de onu sever. Sonra Cibril semada seslenip, ‘Allah falan kimseyi seviyor. Siz de onu seviniz!’ der. Hemen ardından gök ahalisi de onu severler. Sonra yerdeki insanların gönüllerine o kimse hakkında Allah tarafından kabul ve sevgi konulur. Herkes onu sevmeye başlar.”2

Enes bin Malik (ra) der ki: Bir adam geldi ve Resûl-i Ekrem Efendimiz’e (asm):

“Yâ Resûlallah! Kıyamet ne zaman kopacak?” dedi. Resul-i Ekrem (asm):

“Sen kıyamet için ne hazırladın ki?” buyurdu. Adam:

“Allah’ın ve Resûlünün (asm) sevgisini hazırlayabildim ya Resûlallah!” diye cevap verdi.

Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (asm):

“Muhakkak sen sevdiğinle berabersin!” buyurdu.

Enes (ra) der ki: “Biz İslâm’a girdikten sonra Hazret-i Peygamber’in (asm), ‘Sen sevdiğinle berabersin!’ sözünden dolayı duyduğumuz sevincin üstünde daha şiddetli bir sevinç duymadık. Ben, Allah’ı, Resûlünü, Ebû Bekir’i ve Ömer’i severim. Ben onların hayır işlerine benzer hayır ve ibadet işlememiş olsam bile, onlara olan bu sevgim sebebiyle âhirette onlarla beraber olacağımı Allah’ın kerem ve inayetinden umarım.”3

Şüphesiz âhirette ve Cennette sevdiklerimizle beraber olmamız, onlarla aynı makamda bulunmamızı gerektirmez. Farklı makamlarda bulunduğumuz halde sevdiklerimizle beraber olabilmemiz mümkündür ve bu sırf Allah’ın bir lütfudur. Hazret-i Peygamber (asm) ile onu seven ümmetinin Cennette beraber olması mümkündür. Bu beraber oluş, Peygamber (asm) ile ümmetinin aynı makamda olduğunu elbette göstermez. Bedîüzzaman Hazretleri buna, aynı bahçede farklı görme ve işitme yeteneklerine sahip olan dostların, yetenek farklılıklarından dolayı zevklerinin de farklı olmasına rağmen bir yerde ve beraber bulunmalarının mümkün ve vâkî olduğu misâlini verir. Aynı dostlardan biri görme yeteneği zayıf olduğundan dolayı az ve zevksiz görmekte, diğeri ise mükemmel görmekte ve eksiksiz göz zevkini almakta olmasına rağmen iki dost beraber bir bahçede bulunabilmektedirler. Bu, dünyada mümkün ve vâkîdir; Cennette de mümkün ve vâkî olacaktır. Dost dostuyla beraber bulunduğu halde her biri farklı makamlarda, farklı zevk ve safa içinde bulunabilecektir.4


Dipnotlar:
 

1- Müslim, Birr, 49.
2- Müslim, Birr, 48.
3- Müslim, Birr, 50.
4- Sözler, s. 460.


Alıntıdır..

Asılı Kaldım Bir İpin Ucunda

Asılı Kaldım Bir İpin Ucunda
Sensiz Ve Yalnızım Boşlukta
Irak Olmak Ne Kadar Acı Ve Zormuş Sana
Laik Olamadım Aşkına
Irak Kaldım Gözlerinden Tek Başıma

Kul Olsun bu Canım Yoluna
Al Kalbimi Götür Yanında
Laik Değil Olamadı Aşkına
Daima Yanında Olsun Bu Canım Sana Feda
Islanmasın Gözlerin Artık Daha
Muradına Eremedin Üzülme Kıyamam Sana

Bir Gün Geleceğim Kapına
İstersen Gelirsin Benim Yanıma
Rayına Girer Her Şey Zamanla

İpin Ucundayım Sensiz Tek Başıma
Perim Ol Gel Terketme Beni Yalnızlığa
İstersen Yaparsın Bunu Kanımca
Nefesim Ömrüm Muhtacım Sana

Uğruna Ölmek Değil Yaşamak Var Yıllarca
Canıma Can Kat Varlığınla
Uğrunda Ne Varsa Seni Kazanma Adına
Nefesimi Bile Veririm Senin Canına
Daha Ne Kaldı Mutlu Olmaya
Asılı Kaldım Bir İpin Ucunda...


M.F.S


 Özgürlük

Bir Kafeste ki Kuş.

Öylesine Seviyorum ki Güzel Kuşumu,Hep Bizimle Olsa Ne Güzel.

Adı Cici.Kafeste Yaşıyor.Dışarı Çıktığında Hep Mutlu.Uçuyor,Etrafta Geziyor,Omuzlarımıza Geliyor,Bizleri Öpüyor,Eğleniyor.Maşallah Nazar Değmesin İnşallah.

Kısaca Ev İçinde'de Olsa Özgür Kalıyor.Her Kanat Çırpışında Daha'da Özgür Hissediyor Kendini.Zarar Gelmeyeceğini Bilsem Bırakmazmıyım Doğaya.Ona Yem Koymak,Su Vermek,Kafesini Temizlemek Ayrı Bir Güzellik.Yalnız Başına Yaşıyor Evinde.Arkadaşı Yok,Aynı Dili Konuşan Yok,Eşi Yok.Ama Gene'de Onu Sevdiğimizi Biliyor Ve Her Özgür Kaldığında Bizlere Yani Evdekilere,Ailesine Sevgisini Gösteriyor.Nasıl Sevmem ki Onu.Karşılık Beklemeden,Hayatı Bilmeden,Konuşmadan Bizleri Seviyor.Belki Neler Neler Söylüyorda Anlayamadığımız İçin Kızıyor Bizlere.Haksız mı ? Hayır.

Düşünsenize Bir Kocaman,Güzellikler İçinde Olan,Masmavi,Yemyeşil,Rengarenk,Konuşup Dertlerimiz Anlatabildiğimiz,Olduğunda Paramız Harcayabileceğimiz,İstediğimiz Saatte İstediğimiz Şeyleri Yapabileceğimiz,Cenneti Müjdelenmiş,Ailelerimizin,Kimilerinin Eşleri,Çocukları Olduğu,Hayatı Paylaştığı,Yalanlar Söylediğimiz,İnsanları Kırdığımız,Çıkarlar Güttüğümüz,İnançlarımız Olan Kocamn Bir Dünyada Yaşıyoruz.Allah'ıma Binlerce Şükürler Olsun.Günahlarımızın,Hatalarımızın,Yalanlarımızın Olduğu Güzeller Güzeli Bir Dünya.

Kıymetini Bilmediğimiz Gün Geçtikçe Öldürdüğümüz Bir Dünya.İnsanlardan Uzaklaştığımız,Tartışmalar Yaşadığımız Bir Dünya.Bence Mutlu Olmayı Hak Ediyoruz.Minicik Bir Muhabbet Kuşu Önümde Örnek'ken Aileme Nasıl Sevgi Gösterileri Yaptığını Gördüğümde Ne Kadar Mutlu Oluyorum Bilemezsiniz.O Benim Minicik Mutluluğum.

Hayatta Mutlu Olunabilecek Bir Çok Mutluluk Çeşidi Var.Kaçırmayın Derim.Yaşamdan,Nefes Almaktan,Mutluluktan Oluşan Bir Hayatınız Olsun.

En Önemlisi Özgür Olabildiğimizden.Bunu Asla Unutmayın.Özgürlük Bir Ayna Gibidir.Siz Hayatta Ne Yapıyorsanız Bu Ayna Size Onu Gösterir.Özgür Olmak,Mutluluktur.

Mutlu Olmayı,Özgür Olmayı Sevenlere...

1 Aralık 2011 Perşembe

Şeytani Bilinç Muhammedi Bilince Karşı

Şeytani Bilinç Muhammedi Bilince Karşı 
 

Öyle insanlar varmış ki, onlar fazilette, cömertlikte, fedakârlık ve ihlâsta o derecelere yükselmiş; öylesine saf ve katıksız bir hâlde manevî değerlerin basamaklarına tırmanmışlar ki, melekler onlara bakıp bakıp, Allah'a şöyle dua ederlermiş:

“- Yarabbi, keşke beni de insan olarak yaratsaydın.”

Yine öyle insanlar varmış ki, onlar zulümde, cinayette, kibirde ve küfürde inanılmaz eylemler yapmışlar; kendi şahsî çıkarları ve makamları için hiç çekinmeden tertemiz mâsum insanları acımazca öldürerek, aşağılık ve pis ruhlarını cehennem çukurlarına atmışlardır. Şeytanlar onlara bakıp bakıp, Allah'a şöyle dua ederlermiş:

“- Yarabbi, iyi ki beni de insan olarak yaratmamışsın.”

İşte bu, Şeytanın bilincidir!

Şeytanın hep iyiye musallat olması, iyinin dayanılmaz çekiciliğindendir.

Eğer insan, Muhammedî bilince dayanır, yaslanır ve teslim olursa; Şeytan ona asla musallat olmaz. Olamaz! Çünkü Şeytan, yüce Allah'ın huzurunda öfkeyle haykırdı:

“- Ben insanların çoğunu saptıracağım, ancak inananlara gücüm yetmez.” 


Taşkın Tuna'nın Şeytani Bilinç Muhammedi Bilincine Karşı Kitabından Alınmıştır..